Çanakkale Şehitlerini Anma Konuşma Metni
ÇANAKKALE ZAFERİNİN 97. YIL DÖNÜMÜ VE ŞEHİTLER GÜNÜ KONUŞMASI
Sayın müdürüm, değerli öğretmen arkadaşlarım, sevgili öğrenciler,
Biz, bugün burada bir daha dönmemek üzere gidenleri, tarihin yazdığı en gerçek, en şerefli kahramanları yâd etmek- Çanakkale Zaferini kutlamak ve aziz şehitlerimizi anmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Doksan yedi yıl – evet çok değil 97 yıl önce yüz binlerce vatan evladı -bu vatanın bedelini ödemek üzere Çanakkale’ye çağrılmıştır. Amacımız geçmişteki savaşların zaferleriyle gururlanmak değil. Eğer amaç vatan savunması ise-eğer amaç hürriyet davası ise- bir ölüm kalım mücadelesi ise buna savaş diyemeyiz. Ve bunu anlatmak boynumuzun borcudur. Çünkü vatan dediğimiz bu toprak, diyeti ağır ödenmiş bir topraktır. Bana deselerdi ki Çanakkale’yi üç kelimeyle anlat. Derdim ki: Geldiler, gördüler, döndüler. Evet, geldiler! 1915 1. Dünya Savaşı. Osmanlı Devleti Dünyanın en büyük devletleri ile mücadele ediyor. İngiltere, Fransa, Rusya beraberinde getirdikleri binlerce sömürge askeri Osmanlının kalbine giden boğaz yoluna pençelerini taktı. Çünkü amaçları İstanbul’du. Başkent İstanbul alınırsa Osmanlı Devleti tarihe karışacak ve Türk Milleti bu topraklardan atılacaktı. Geldiler. Ama ben diyorum ki gördüler. Çanakkale’yi Çanakkale yapan gelenler değil, gelenleri karşılayan asil ruhtur. Çünkü onlar 1071’ den beri geliyorlar. Bin yıldır bu milleti bu topraklardan atmak için geliyorlar. Ha bu sefer topyekun geldiler.
Vatan dedim toprağına sarıldım, Irmağında şahlanışım var benim,
“Gülüm” dedim, yaprağına sarıldım, Denizinde kükreyişim var benim,
Bir zamanlar üç kıtadan soruldum, Dağlarında bekleyişim var benim.
Seni, beni dünya bilir Türkiyem, Sen bendesin, ben sendeyim Türkiyem
Bir işmar et, cihan gelir Türkiyem. Yalın kılıç meydandayım Türkiyem
O öyle bir ruhtur ki çelik ve barut inancın, imanın, azmin karşısında yenik düşmüştür. O öyle bir ruhtur ki arkadaşlar- ben esir yaşamaktansa özgür ölmeyi yeğlerim diyen insanların ruhudur. . Davaları büyüktü. Vatan davasıydı çünkü. Şimdi soruyorum sizlere sevgili gençler vatan ne demek? Şu an üzerine bastığınız kara toprak mı ya da sınıflarınızda sınırları çizilmiş haritalarınızda her gün gördüğünüz coğrafya parçası mı? Ben diyorum ki birileri – bizden önce giden birileri bu coğrafya parçasını vatan yaptılar. Toprak, kanla yoğrulmuşsa ve canla ödenmişse bedeli artık adı vatandır. Ben diyorum ki vatan özgürlüktür. Şu an al bayrağımızın altında ben özgürce konuşabiliyorsam, siz oturduğunuz yerden dinleyebiliyorsanız, onlar ibadetlerini diledikleri gibi yapabiliyorsa unutmayın ki birileri bu coğrafya parçasını vatan yaptığı içindir.
Sevgili gençler unutmayın ki 1915 yılında henüz askerliği gelmemiş 1900 doğumlular bile askere alındığı için lise son sınıfların çoğu kapandı. Unutmayın ki 1915 yılında tıp fakültesi bir yıl süreyle kapalı kaldı.
Bu kabarmış toprağa yüzünü sür, kucakla, Dudağa değer gibi şimdi alnı her erin,
Elbette bağı vardır “olmuş”un “olacak”la. Bu havada ruhları dolaşır şehitlerin.
Biz, bu kutsî havanın içinde var olmuşuz,
Biz, bununla yoğrulmuş, biz bununla dolmuşuz
Döndüler diyorum. Çanakkale öyle bir yer ki yokluk- varlığı, maneviyat-maddiyatı ve sevgili gençler özgürlük sömürgeyi yenmiştir. Esaretin zincirini kırmıştır. Ve gidenler, canlarını bizim için veren yüz binler şu an içimizde dolaşıyor. Yüce Allah, kutsal kitabımızın El İmran süresinde buyuruyorlar ki:”Onlara ölü demeyin, onlar diridirler” Ve ben diyorum ki onlar bizi izliyorlar. Şu an aramızdalar. Onların taşıdığı asil ruh biliyorum ki sizlerin damarınızda dolaşıyor.
Evet, bizler şehitlerimize borçluyuz. Eğer gelecekle ilgili planlar yapabiliyorsak, onlar geleceklerini bizim için feda ettiği içindir. Eğer bugün savaş sizler için izlediğiniz bir film, bir bilgisayar oyunu ya da internette bir tıkla canlandırdığınız bir oyun karakteri ise birileri o filmde gerçekten rol aldığı içindir. Sizler şimdi matematiğin-fiziğin ya da herhangi bir dersin zorluğundan yakınıyorsanız, bilgisayar ya da cep telefonundan kısıtlandığınızda öfkeleniyorsanız bunu bile şehitlerimize borçlusunuz. Ve o yüzden nerden geldiğimizi, ne yapmamız gerektiğini iyi bilmemiz gerekiyor. Okuldan, dershaneden ya da özel kurstan yorgun argın bir şekilde evinize gelip odanıza geçtiğinizi düşünün bir an. Oh ne rahat! Kendinizi en özgür hissettiğiniz yerdesiniz. Sadece siz mi otuz yıllık öğretmenleriniz bile” başımı sokacak bir evim olsun yeter” diyerek özgürlüğün önemini anlatmıyor mu? Ama ben diyorum ki evimizin eri, odamızın direğidir vatan.
Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Düşünün, binlerce yıldır çeşitli cephelerde kanlarını dökerek bu coğrafya parçasını vatan yapanları. Düşünün ”gidip de dönmemek, gelip de görmemek” var diyerek helalleşip evden çıkmanın ne zor olduğunu. Düşünün, azıcık zaman ayırıp düşünün. Toprağa cansız düşen o gencecik bedenlerin umutlarını, hayallerini, düşlerini düşünün.
Demiştin yurduma girerken düşman, Bizlere silahı, çantayı verdin. Kalkıp kuşlarla her seher seher
Er olan evinde kalmasın anam. Gülüşe, oynaşa cepheye erdik. Bana bir Fatiha okursan eğer,
Kardeşler ocağı yakılıp yanan, Dün gece buyrukla ateşe girdik, O yüce armağan ruhuma değer,
Toprağı düşmanlar almasın anam. Yalvar da sabah olmasın anam. Ellerin saçını yolmasın anam.
Bu kahramanlar, 1911 Trablusgarp savaşından 1922 İstiklal Savaşının sonuna kadar, Çanakkale’den Bakü’ye, Galiçya’dan Arabistan çöllerine kadar ve son 30 küsur yıldır da vatanımızın değişik yerlerinde PKK terör örgütüne karşı savaştılar. Şehit cenazesi gelmeyen köyümüz ya da mahallemiz belki de kalmamıştır. Çanakkale’de 250 bin şehidimiz kaldı. Arıburnu’ndaki savaşlarda 6,5 saat gibi kısa bir sürede 10 bin kayıp verdik. Daha Cuma günü on iki askerimizi Afkanistan’da şehit verdik. Sizlerden isteğim ilinize, ilçenize, köyünüze ya da mahallenize gelen şehit cenazelerine sahip çıkın ve mümkünse cenaze törenine katılın.
Onlar, bu topraklara kanlarını akıttılar. Bizler terimizi akıtalım. Onlar bu vatan için canlarını verdiler. Bizler emeğimizi verelim. Şehitlerimizin kanlarını dökerek, canlarını vererek koruduğu bu yurdu yüceltmek hepimiz için ulusal bir görev olmalı. O halde ben bu milletin öğretmeni, sen bu vatanın öğrencisi, kısacası bu bayrağın rüzgârı, İstiklal marşının sesiyim diyen her Türk vatandaşı, aldığı bu emaneti ve görevi şanına yakışır bir şekilde yerine getirmeli.
Bunu yapmak için Atatürk’ün de dediği gibi” Tek bir tek şeye ihtiyacımız var. O da çalışkan olmak” Sonra değil, hemen, yarın değil bugün çalışmak. İnanıyorum ki ancak o zaman şehitlerimiz huzur içinde uyuyabileceklerdir.
Sevgili Gençler, biliyorum ki her nesil kendisinden sonraki nesle sorumluluklar yüklüyor ülkemizde. Konuşmalarımla sizi görevlendirdiğimin farkındayım. Belki de sessizliğinizle duygularıma tercüman oldunuz. Derler ya ”ayrılık ölümün bir parçası, ölüm ise ayrılığın tümüdür” Yakın geçmişimizde okulumuzdan iki öğretmen arkadaşımızı Özcan Yılmaz beyle – Havva Okumuş hanımı görevi başındayken kayıp ettiğimizi duymuşsunuzdur. Biliyoruz ki “Her canlı ölümü tadacaktır” ama Ünlü tasavvuf şairimiz Yunus Emre’nin de dediği gibi:
“Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi”
18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97. Yıldönümü kutlar, bu toprakları bize kutsal kılan tüm şehitlerimizi ve başta Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle anarken tarihte belli başlı cephelerde kaybettiğimiz şehitlerimizin ortak isimlerini okumak ve sizin de “ önce burada! Son olarak da içimizde” diye cevap vermenizi rica ediyorum. Lütfen önce ayağa kalkalım. Çanakkale Şehitleri, Kurtuluş Savaşı Şehitleri, Kore Şehitleri, Kıbrıs Şehitleri, terör örgütü şehitleri… Çanakkale Savaşının kahramanı, Kurtuluş Savaşının Kumandanı, Cumhuriyetimizin Kurucusu, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal ATATÜRK. Ruhları şad olsun.
Erol AYDIN/ Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.